بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَجَآءَ أَهْلُ ٱلْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ٦٧
Şehir halkı sevinç içinde Lût'un evine geldi.
قَالَ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ ضَيْفِى فَلَا تَفْضَحُونِ ٦٨
Lût onlara dedi ki; «Bunlar benim konuklarımdır, sakın beni onlar karşısında rezil etmeyiniz.»
وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ ٦٩
Allah'dan korkunuz, beni utandırmayınız.»
قَالُوٓاْ أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ ٱلْعَٰلَمِينَ ٧٠
Hemşehrileri ona; «İnsanlar ile ilişki kurmayı biz sana yasaklamamış mıydık?» dediler.
قَالَ هَٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِىٓ إِن كُنتُمْ فَٰعِلِينَ ٧١
Lût; «Eğer bir şey yapacaksanız, işte size kızlarım» dedi.
لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِى سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ٧٢
Ey Muhammed, hayatın hakkı için onlar sarhoşlukları içinde debeleniyorlardı.
فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ٧٣
Tanyeri ağarırken korkunç bir gürültüye tutuldular.
فَجَعَلْنَا عَٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ ٧٤
Beldelerinin altını üstüne getirdik ve üzerlerine taşlaşmış balçık kütleleri yağdırdık.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ ٧٥
Hiç şüphesiz görüntü aracılığı ile işin özünü kavrayabilenler için bu olayda alınacak birçok dersler vardır.
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ ٧٦
Bu beldenin yıkıntıları halâ işlek olan bir yol üzerindedir.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ ٧٧
Bu yıkıntılarda mü'minler için ibret dersleri vardır.